DOĞU PERİNÇEK’İN APO İLE GÖRÜŞMESİ
1. GÖRÜŞMENİN ZAMANI VE NEDENİ
Görüşme ne zaman oldu
Perinçek, 1989 Ekim ayında ve 1991 Nisan ayında Abdullah Öcalan ile iki
kez görüştü. Perinçek, o zaman İP Genel Başkanı değil, 2000’e Doğru
dergisinin Genel Yayın Yönetmeni idi. Türkiye’nin hemen hemen bütün önde
gelen gazetecileri, Güneri Cıvaoğlu, Fatih Altaylı, Hasan Cemal, Mehmet
Ali Birand, Cengiz Çandar ve diğerleri de, Apo ile görüşmeler
yaptılar. En son MİT Müsteşarı Emre Taner’in Apo ile görüşmesi basına
yansıdı (Hürriyet, ….2005).
Sistemin istihbarat servislerinin ve gazetecilerinin Apo ile görüşmesine
ses çıkaran yok. Ama Batı işbirlikçisi sistemin denetimi dışında,
Türkiye için, Türkiye halkı için, görüşme yapılınca, yıllardır sistemin
bütün güçleri seferber edilerek kapsamlı bir propaganda kampanyası
yürütülüyor. Görülüyor ki, bir tek Doğu Perinçek’in görüşmesi, ABD
merkezli sistemi rahatsız etmiş. SüperNATO merkezli psikolojik savaşın
boyutları, Doğu Perinçek’in mücadelesinin etkisini ve büyüklüğünü
gösterir.
Perinçek, Apo ile niçin görüştü?
Perinçek’in amacı, Batı devletlerinin, özellikle ABD’nin Körfez Savaşı
öncesi ve başlangıcında, Kürt sorununa müdahale zeminlerini daraltmaktı.
Nitekim görüşme bu eksen üzerinde cereyan etmiştir. Görüşmeden sonra
yayınlanan çeşitli yazılarda “Apo Perinçekçi olmuş” yorumları yapıldı.
Apo’nun bu görüşmelerdeki vurguları şöyleydi: Bende Kürtlük aşkı yok.
Türkiye’nin Aydınlanma hareketinin bir parçasıyız. Başlangıçta TC
düşmanlığı yok. Bulgaristan’ın Türklere baskısı. Eski Genelkurmay
Başkanı Üruğ’a suikast. Mustafa Kemal’in Kürtlere müracaatı. Avrupa bana
tapulansa da... Amerika gitsin okyanusun ötesine. Tıpış tıpış Sevr’e
yürüyorlar. Amerika varsa özgürlük olamaz. Sevr’in hortlatılmasında AT,
Özal ve diğerler var. Evet Keloğlan’la birleşeceğiz, Özgürlüğe sarılan
Türkiye özlem. Birliği devrimle gerçekleştirmek vb.
Özetle Perinçek, ABD’nin Yeni Dünya Düzeni projesiyle bölgemizde
milliyetleri ve mezhepleri birbirine düşürmek istedikleri koşullarda,
Türkiye’nin ve halkın birliğine hizmet eden bir çaba gösterdi. Abdullah
Öcalan, yakalandıktan sonra verdiği ifadede görüşmeyi şöyle özetledi:
Perinçek, bize ABD’nin ve Avrupa’nın peşinden gitmeyin. Bu yoldan bir
yere varamazsınız. PKK’yi dağıtın, Türkiye’nin bütünlüğü içinde yer alın
telkinlerinde bulundu (Apo’nun ifadeleri ve Hürriyet, 18 Mart 1999).
Perinçek, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki siyasetini uyguladı
Büyük Devrimci Önder Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı başlarında
İngiliz emperyalizminin Kürt sorununu kullanmasına karşı hangi siyaseti
izlediyse, Perinçek de o siyaseti izledi. Perinçek de Atatürk gibi,
Kürtlerin “Kürdistan Teali Cemiyeti” gibi Batı güdümlü ayrılıkçı
örgütlerde değil, Müdafaai Hukuk Cemiyeti gibi milli ve devrimci
örgütlerde Türklerle birlikte örgütlenmesini savundu. Mustafa Kemal’in
çeşitli Kürt liderleriyle ilişkilerinde ve yazdığı yazılardaki tavrı ne
ise, Perinçek’in tavrı da, o’dur. Bu tutum, Amasya Tutanağı’nda, Erzurum
ve Sivas Kongresi Nizamname ve Beyannameleri’nin birinci maddelerinde
ifade edilen saptama ve politikalara dayanır. Türk ve Kürdü
birleştirmek; Türkiye’ye yönelik tehditleri göğüsleme ve Cumhuriyet
Devrimi’ni tamamlama görevinin gereğidir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı
aynı zamanda Kürtleri kazandığı için başarmıştır.
Ucuz değil doğru ve cesur politika
Bugün de izlenmesi gereken politika budur. Perinçek, halk kitlelerini
avlamaya yönelik ucuz politikaların adamı değildir. Arkadaşlarıyla
birlikte gereğinde tehlikeleri üstlenir ve çözüme yönelik doğru ve cesur
politikaları üretir ve izler.
Erdal İnönü-Deniz Baykal’ın yönetimindeki SHP, PKK ile seçim ittifakı
yaptı. Çeşitli partilerin başkanları, Apo’nun dört-beş kademe altındaki
yöneticilerle görüşmeler yapar. Mehmet Ağar, “Abdullah Öcalan’a çok iş
düşüyor” diyerek, Apo’yu federasyonlaşmada muhatap haline getirir.
Devlet Bahçeli, İran’daki Azerileri kışkırtıp, ABD’nin Türkiye’yi İran
ile karşı karşıya getirme ve Kürdistan’ı büyütme politikasında rol
üstlenir. ANAP, DYP, CHP, DSP, MHP ve AKP, iktidar dönemlerinde Çekiç
Güc’e oy verir,Habur kapısını açık tutar ve ABD ile birlikte Kukla
Devlet’i kurarlar; Apo ile birlikte AB üyeliğini savunurlar. Bunlar
sistem içindeki uygulamalardır ve hücuma uğramaz. Ama sistemin dışındaki
girişimler, sistemin psikolojik savaş kampanyasının hedefidir.
Halkımızın her kesimi üzerindeki baskılara ve eşitsizliklere karşı mücadele etmek görevimizdir
Perinçek’in önderlik ettiği Parti’nin Güneydoğu bölgesi halkımıza
yapılan baskılara karşı çeşitli düzlemlerde yürüttüğü mücadeleler de
eleştiri konusu olmaktadır.
Partimiz, Körfez Savaşı öncesinde veya sonrasında, Kürt halk kitleleri
üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı kararlı olarak mücadele etti.
Türkiye’nin birliğinin ve bağımsızlığının eşitlik ve özgürlük
sağlanarak, sağlam bir temele oturtulacağını savunduk. Türkiye, Kürt
kitlelerinin taleplerini karşılamalı ve kendi Kürdünü kazanmalıydı. Bu
tavrımız doğrudur. Doğu Perinçek’in önderlik ettiği İşçi Partisi, her
zaman halk kitleleri üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı mücadele
etti. Bu mücadeleyi, ABD emperyalizmine karşı bütün milletimizin birliği
açısından yürüttü.
Eğer Türkiye Perinçek’in tutumunu benimseseydi
Eğer Türkiye Körfez Savaşı öncesinde Perinçek’in politikasını
benimseseydi, Türkiye halkı birleştirilebilir, bölücülük etkisiz hale
getirilebilir ve bugünkü bölünme ve parçalanma tehdidi çok daha zayıf
olurdu. 1990 öncesinde Kürtlerin hak ve hukukunu tanımayan hükümetler,
daha sonra ABD ve AB’nin dayatmalarıyla İkiz İhanet Yasalarını bile
çıkardılar. Türkiye’nin vereceği demokratik hakları Batı devletleri
sağlamış oldu. Kürt halk kitleleri böylece Türkiye’ye değil, Batı’ya
bağlandı.
2. ÜÇ AYRI AKLAMA KARARI
Apo görüşmesinin 2000'e Doğru’da yayınlanması üzerine açılan ceza
davalarında, iki ayrı aklama kararı ve bir takipsizlik kararı
verilmiştir. (İstanbul 2 Nolu DGM’nin, 27. 6. 1990 tarih, E 1989/277, K
1990/148 ve 4.12.1991 tarih, E 1991/216, K 1991/454 tarihli kararları
ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Hazırlık 1997/1777, K 1997/237
sayılı takipsizlik kararı)
3. PERİNÇEK APO’NUN SHP LİSTESİNDEN
DÖRT MİLLETVEKİLLİĞİ ÖNERİSİNİ REDDETTİ
SHP’nin PKK ile seçim ittifakı
1991 genel seçimlerinde Erdal İnönü-Deniz Baykal’ın yönetimindeki SHP,
PKK ile seçim ittifakı yaptı. Ama hiç kimse bu konuda bir kampanya
yürütmedi; yürütmez. Çünkü o ittifak, ABD merkezli sistemin içindeydi.
Bu ittifakın içine 1991 seçiminde Doğu Perinçek’in genel başkanı olduğu
Sosyalist Parti’yi de katmak istediler. Ancak Doğu Perinçek bunu
reddetti.
Öneri nasıl yapıldı
PKK’nin Avrupa temsilcisi, 1991 genel seçimi öncesinde Perinçek’i
Ankara’daki evinden telefonla arayarak, Apo’nun Perinçek’in Partisine,
SHP’nin bir protokolla HEP’e verdiği 21 milletvekilliğinden dördünü
önerdiğini belirtti. Hatta bu öneride, Diyarbakır, Şırnak ve Mardin gibi
illerin birinci sıra adaylığı da belirtildi. Perinçek, öneriyi parti
organlarında tartışmaya bile gerek görmeden anında reddetti.
Perinçek açısından bu öneriyi kabul etmenin herhangi bir tehlikesi de
yoktu. Perinçek ve arkadaşları, SHP listelerinden milletvekili
olacaklardı. Ama Perinçek’ler için mesele, milletvekili veya bakan olmak
değil, Türkiye’nin bağımsızlığına, bütünlüğüne ve emekçilere bağlı bir
çizgide ısrar etmekti.
Öcalan’ın Milliyet, Sabah’a ve Gündem gazetelerine açıklaması
Bizzat Apo, 1991 yılı sonunda, Milliyet ve Sabah gazetelerine yaptığı
açıklamalarda, Perinçek’e dört milletvekili önerdiğini ve parlamentoya
girerek, SHP listesinden seçilecek 21 milletvekilinin başına geçmesini
rica ettiğini açıklamıştır (Milliyet ve Sabah, 7 Aralık 1991).
Apo: “Perinçek tenezzül etmedi”
Apo, Perinçek’e dört milletvekili önerisini, 3 Mayıs 1993 tarihli Gündem
gazetesinde de anlatmış ve bu öneriyi reddettiğimi birkaç kez
vurgulayarak dile getirmiştir:
“Sayın Doğu Perinçek de buraya geldi. İlk pratik politika önerim şu
oldu. Dedim ki, bir devrim merkezi var, onun parlamenter sözcüsü ol. Bu
güzel bir şey. Eğer bir parlamenter sözcüsü olsaydı, Kürt-Türk
birlikteliği de çok iyi gelişebilirdi. Kim kardeşlik istemiyor. Bize
ikide bir milliyetçi diyorsunuz. Seni kendi ülkesinde ve devrimin bir
merkezinde milletvekili adayı önerecek kadar Enternasyonalizme yatkınlık
gösteren bir hareket mi milliyetçidir, yoksa buna tenezzül etmeyen,
kendini çok üstte gören bir anlayışın sahibi mi milliyetçidir? Ve ben
fazla anlamlı bulamadım...Tenezzül etmediler.” (Gündem, 3 Mayıs 1993)
Öcalan, Hasan Cemal ile söyleşisinde de gerçeği söyledi
Yine Öcalan, Hasan Cemal’e 14 Nisan 1993 günü yapılan söyleşide, Doğu
Perinçek’in SHP listesinden milletvekilliği önerisini reddettiğini
belirtmektedir (Hasan Cemal, Kürtler, s.39)
Perinçek, SHP-PKK seçim ittifakına niçin katılmadıklarını Anayasa Mahkemesi’nde anlattı
Apo’nun SHP listesinden dört milletvekilliği önerisini niçin
reddettiğimizi ve PKK ile SHP arasındaki seçim ittifakına niçin
katılmadığımızı, 12 Mayıs 1992 günü Anayasa Mahkemesi’nde yaptığım
savunmada anlattım. Anayasa Mahkemesi tutanağından aynen aktarıyorum:
“Bugün koalisyonu paylaşan Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin listeleri
içinde milletvekillikleri bize teklif edilmiştir. Bakın şimdi çok önemli
bir şeyi açıklayacağım. PKK Genel Sekreteri Abdullah Öcalan, Milliyet
ve Sabah gazetelerine açıkladığı için ve gazetelerde yazıldığı için bunu
söylüyorum. Orada diyor ki, ‘Sosyalist Parti’ye, bize SHP’den verilen
milletvekilliklerinden 4 tanesini vermek istedik. Reddettiler bizi.’
Demek ki, SHP seçimlere girerken PKK’ya 21 tane milletvekilliği
vermiştir. PKK da bunun 4 tanesini Sosyalist Parti’ye önermektedir.
‘Gelin 4 tane de size verelim, ayrı parti olarak girmeyin, hepimiz SHP
olarak girelim’ demiştir. Sosyalist Parti bunu reddetmiştir. Demiştir
ki, ‘ben ayrı, bağımsız bir partiyim, fikirlerim var, hiç kimsenin
sırtından da Meclis’e girmem, ayrı kimliğimle ve kişiliğimle toplumun
karşısına çıkarım’. Ben bunu niçin söyledim?... Bunu şunun için
söyledim: En yasadışı olan PKK bile Türkiye’de yasal politik hayatın
içine girmiştir. O kadar içine girmiştir ki, Parlamentoda sandalye
pazarlığı yapabilmektedir. İktidar partileriyle anlaşmalar
yapabilmektedir. İktidar partisi olacaklardan milletvekillikleri
alabilmektedir ve o aldığı milletvekilliklerini sağa sola
dağıtabilmektedir. Teklif de edebilmektedir.”
4. REKOR KIRAN FOTOĞRAFLAR
Perinçek’in Abdullah Öcalan ile görüşme fotoğrafları
Bu fotoğrafların gizli saklı bir tarafı yoktur. Perinçek, 2000’e Doğru
Genel Yayın Yönetmeni olarak Apo ile görüşme yaptı ve görüşme dergide
yayımlanacağı için fotoğraflarla da görüntülendi. Görüşme sırasında hem
2000’e Doğru muhabiri hem de PKK görevlileri fotoğraf çektiler. 2000’e
Doğru, kendi çektiği fotoğrafları yayımladı. Basında kampanya halinde
çıkan fotoğraflar ise, ilginçtir PKK’nin çektiği fotoğraflar.
Perinçek, ne zaman Türkiye’yi savunan bir meseleyi kamuoyu önüne
getirse, ne zaman ABD emperyalizminin planlarını bozsa, Apo ile görüşme
fotoğrafları, basında boy gösterir. Bu görüntüler, son on yılda en çok
yayımlanan fotoğraf ünvanını kazanmış bulunuyor.
MİT fotoğraflar karşılığında PKK’ya ne verdi?
Daha önemlisi, fotoğrafların MİT’e PKK tarafından teslim edilmiş
olmasıdır. Perinçek’in Apo ile görüşmesinin fotoğrafları 2000'e Doğru
dergisinde çıkmıştı. Hatta Apo’nun Perinçek’e karanfil uzatan bir
fotoğrafını derginin kapağında yayınlanmıştı. Bu fotoğraflardan
utanılsa, herhalde yayınlanmazdı. Nitekim bütün gazeteciler, Güneri
Cıvaoğlu, Fatih Altaylı, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar
ve diğerleri kendilerinin Apo ile görüşme fotoğraflarını yayımladılar.
Ancak Şeriatçı-Ülkücü gazetelerde yayınlanan fotoğraflar, 2000’e
Doğru’nun çektikleri değil. Bunlar, PKK’nin MİT'e gönderdiği
fotoğraflar. Bu fotoğraflar karşılığında MİT’in PKK’ye ne verdiği
araştırılmalıdır.
Fotoğraf bombardımanının arkasında MİT içindeki CIA ekibinin bulunması,
yapılan işin karakteri gereğidir. Türkiye düşmanı güçler, Sevr
tehdidine karşı en kararlı tavrı alan İşçi Partisi’ni yıpratabilmek için
ne yapacaklarını şaşırmışlardır.
Yüzlerce kez yayınlanan bu fotoğraflar, İşçi Partisi’nin ve Doğu
Perinçek’in hiçbir açığının, hiçbir lekesinin bulunmadığının en güzel
kanıtıdır. Bütün MİT dosyaları karıştırılmış, CIA’dan yardım istenmiş,
İşçi Partisi’nin bir açığını bulmak için özel araştırma birimleri
kurulmuş, telefonlar yıllarca dinlenmiş, ancak bir şey bulunamamış ve
bir dergi röportajında çekilip, benzerleri yayımlanmış fotoğraflara
muhtaç kalmışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.